Kültür,

Mescid-i Aksa Dile Gelse!

Mescid-i Aksa Dile Gelse!

Mescid-i Aksa dile gelse acaba neler söyler?

Nice zulümlere, katliamlara şahitlik ettiğini,

Hangi işgallerin onu üzüntülere boğduğunu,

Nice sevinçler, neşeler yaşadığını, Müslümanlarla beraber!

Ve şimdi, derin bir keder içinde, hürmetinin çiğnendiğini!

BEN MESCİD-İ AKSA!

Âlemlere rahmet o yüce Resul’ün (s.a.v.) gelişini görmüştüm, bir gece ansızın. Önce semayı dolduran kanat seslerini işittim, Burak’ın. Sonra O’nun (s.a.v.) ayak seslerini. Karanlıkları dağıtan, âlemlere nur saçan o mübarek simasına doyasıya bakmaya çalışırken, birden haremimi dolduran enbiyanın içinde yıldız gibi parlamıştı. İmamete geçip “Allahüekber” dediğinde, arş ve ferş ona iktida etmiş, semavat ehli gıptayla yeryüzüne bakmıştı.

“Muallak Taşı” aşkıyla havada asılı kalırken, Cebrail (a.s.) alıp götürdü O’nu (s.a.v.) yedi kat semaya. Uruc etti göklere, vardı “Sidretül Münteha”ya. Kutlu olsun sana Mi’rac-ı Güzin, Ya Resulallah! Kıl şefaat ümmetine, Ya Habiballah!

O’nun (s.a.v.) bana dönerek namaz kılması, Müslümanların ilk kıblesi olma şerefi, en büyük mazhariyet oldu benim için. Nice peygamberler gördüm, Kudüs’e gelen, burada yaşayan, bedenleri bu topraklara tevdi edilen. Ama ben son peygamberin emanetiyim, mescidiyim son din İslam’ın!

BEN MESCİD-İ AKSA!

Peygamberlerin ceddi, Allah’ın dostu geldi önce bu topraklara. Halilullah (a.s.) Ka’be’yi de yükseltmişti, İsmail’le (a.s.) beraber bir zaman. Ken’an diyarı da oğul ve torunlarına oldu vatan. Hz. İbrahim, İshak, Yakup, Yusuf (aleyhimüsselam) tevhid dinini yaydılar, asla müşrik olmadılar! Yusuf’un (a.s.) gittiği diyar-ı Mısır’dan bir gün Musa (a.s.) çıkageldi. Fakat bir türlü bana vasıl olamadı yine de. İsrail’in (Yakub’un) oğulları nefislerine zulmettiler, ceza olarak 40 yıl dolaştılar, Tih Çölü’nde.

Talut ile Calut’un savaşı, iman ile küfrün mücadelesiydi. Az bir topluluk, nasıl da Allah’ın izniyle büyük bir kalabalığa galip gelmişti. Bir sapan taşı, azgın Calut’u yere sermişti. Çünkü onu atan aslında Davud (a.s.) değildi. Onu attıran Allahü Zülcelal’di.

BEN MESCİD-İ AKSA!

Davud (a.s.) önce peygamber, sonra kral idi. Allah ona mülk ve hikmet verdi, oğluna da saltanat. Kıyamete kadar hiç kimseye verilmeyen dünya saltanatı, Süleyman’ı (a.s.) gaflete düşürmedi. Benim haremimde yaptırdığı muazzam bir mabed ile Rabbini tazim etti. Sultan Süleyman’a kalmayan dünyayı bölüşmek için birbiriyle kavga eden bedbahtlar! O, çok şükreden bir kuldu.

Zekeriya, Yahya, Meryemoğlu İsa (aleyhimüsselam), benim son misafirlerimdi. Onlar, rüku ve secdeye devam ettiler, namazı ve zekatı emrettiler. Meryemoğlu İsa (a.s.) annesinin ve kendisinin ilah olduğunu asla söylemedi. Ne Üzeyir (a.s.), ne de İsa (a.s.) Allah’ın oğlu değildi. O’nu ne asabildiler, ne de öldürebildiler. Allah O’nu bu topraklardan semaya yükseltti.

BEN MESCİD-İ AKSA!

Halifesi, O yüce Nebi’nin (s.a.v.) ayak bastığı yeri, bırakır mıydı hiç müşriklere! Hattaboğlu Ömer (r.a.), daha henüz irtihalinden beş yıl geçmeden Peygamberi’nin (s.a.v.), geldi Kudüs’e. Şehrin anahtarlarını bizzat patrikten aldı. Verdiği “emanname” ile hem adaletini hem İslam’ın merhametini gösterdi bütün dünyaya. Kudüs’ü “darüsselam” yaptı asırlar boyunca.

Sonra benim içler acısı halimi gördü. Hemen temizletti bahçemi, bir küçük mescid yaptırdı, Âlemlerin Rabbine secde edilsin diye. Sonra muhteşem mescidler inşa edildi buraya. Kıble Mescidi, Kubbetüssahre, Burak Mescidi, Mervan Mescidi, rüku ve secde edenlerle doldu taştı. Ümeyye oğullarının sayısız zulümleri yanında, bu hayırları elbette azdı.

BEN MESCİD-İ AKSA!

Abbasilerin ve Fatımilerin devirlerini gördüm. Selçuklularla çeyrek asır beraber yaşadım. Fakat o meş’um olaydan bir yıl evvel yeniden Fatımiler bu şehre hakim oldular. Ehl-i Salib’in seferi yıllar önce duyulmasına rağmen, tedbirlerini zamanında alamadılar. 1099 İslam Âlemi için oldu, büyük hüzün yılı. 15 Temmuz katliamı dünya tarihinin yüz karası.

Masum insanlar, silahsız, korumasız yaşlılar ve çocuklar, sığındılar benim mabedlerime. Acımasız katil Haçlı sürüsü, kana susamış aç kurtlar gibi saldırdılar. Böyle büyük katliamı dünya görmemişti, o güne kadar! Katıldılar şehitler kervanına çoluk, çocuk, yaşlı, genç, kadın, erkek. 70 bin şehit elbette mahşerde tutar yakanızdan tek tek. Peki, Yahudilerden ne istediniz de havralara doldurup canlı canlı yaktınız, 15 bin insanı acımadan. Mabedlerim kirletildi, kubbelerime dikildi, haç. Nakus denen o büyük çan beynimde inledi durmadan.

BEN MESCİD-İ AKSA!

Derin kederler içinde kaldım gündüz ve gece. Acaba Müslümanlar ne yapıyor diyerek merak içinde. Sonra duydum Halep’te bir neccar, bir musanna minber yapmış, benim için. Soranlara da elimden gelen budur dermiş. Kudüs mutlaka yeniden feth edilecek diye söylermiş.

İşittim adını İmadüddin oğlu Nureddin’in, kumandanı Esedüddin Şirkuh’un, yeğeni Selahaddin Yusuf’un. Hayatını bu mukaddes şehre adamış, yeniden İslam’ın sancağını dalgalandırmak için. Etrafındakilere dermiş: “Nasıl rahat uyursun, nasıl tıka basa yersin, nasıl gülersin” Selahaddin, Kudüs fethedilmeden hiç gülmemiş.

Müslümanlar bölük pörçük olmasa, hiç Haçlı gelebilir miydi bu diyarlara! İslam Birliği’nden önce gönül birliği lazım Müslümanlara! Sultan Selahaddin, sabırla, azimle, ihlasla cihad edince, sancağının altında toplandı Müslümanlar, Haleb’den, Dımaşk’a, Urfa, Âmid ve Musul’dan Sincar’a. Büyük İslam ordusu, Hıttin’de mağlup edip Haçlıyı, Kudüs yolunu açtı ardına kadar. 88 yıl sonra bir Miraç yıldönümünde, kavuştum yeniden Müslümanlara! Ezanlar yankılandı kubbelerim arasında!

BEN MESCİD-İ AKSA!

Tam 12 bin kandille aydınlandı Kıble Mescidi o gece. Sultan Selim Han, ta payitahttan kalkıp buraya gelmiş diye! Mukaddes beldeleri himaye etmiş, hilafeti alınca uhdesine. Osman oğulları Harameyn-i Şerifeyn gibi beni de etti, handan ü şadan. Sultan Süleyman, III. Murad, Abdülmecid ve II. Abdülhamid Han. Hepsi olsun İnşaallah, cennet mekan.

Dört yüz yıl sürdü, barış ve huzur bu diyarda. Ama son Haçlıların gözü vardı bu mukaddes topraklarda. Bir gün İslam’ın ezeli düşmanı kirletti, pis çizmeleriyle haremi. İngilizin işgalinde bir daha göremedim huzur ve selameti. Yıllarca baskı, zulüm ve şiddet içinde yaşayınca, anladık Osmanlının şefkatli himayesini. Bir gün Haçlılar Siyonistlere devretti, terörü ve ihaneti. İşte o zaman başladı Müslümanların Nekbe denilen Büyük Felaketi.

BEN MESCİD-İ AKSA!

Siyonistler bir canavara dönüşüp başladı katliama. Deyr Yasin, Lud, Remle, Kudüs boyandı kana. Mülteci oldu yüz binler, döküldü yollara. Bir müddet Ürdün koruması altında kaldıysam da, işgalci tankları sonunda dayandı kapıma. 1967 savaşı bütün umutları tüketince, kaldım Siyonistlerin insafına. İki yıl sonra alçak bir Siyonist, yangın çıkardı Kıble mescidimde. Harap olurken o mabedin bir bölümü, kül oldu 8 asırlık Halepli Neccarın göz nuru, el emeği. Selahaddin Eyyubi’nin bütün Müslümanlara emaneti.

Ey Müslümanlar nerdesiniz, çiğnendi şerefiniz, işgal altında hareminiz! Emanete sahip çıkamadınız! Resul-i Ekrem’in ayak izine, Miracın tecelligahına, ilk kıblenize bu mudur hürmetiniz! Darmadağın olmuş kalpleriniz! Maddiyat, menfaat hepinizi esir almış, sizi aldatmış nefisleriniz!

Olaydan sonra ne dedi acuze Golda Meir: “Biz istediğimiz her şeyi yapabiliriz. Çünkü Müslümanlar uyuyan bir ümmettir.” Yine de uyanmadınız ey İslam ümmeti, veyahut da uyur gibi yaptınız!

BEN MESCİD-İ AKSA!

Kardeşim, ey Harem-i İbrahim! Mübarek Ramazan’da sen de mi kana bulandın! El-Halil’in kahraman gençleri, 68 şehidin katili alçak Siyonisti yaşatmadı ama kapandı mescidin! Aylar sonra açılınca, gördüler ki yurdun gibi işgale uğramış mabedin. Havraya çevirmişler yarısından çoğunu Halilürrahman’ın. Müslümanlar yabancısı sanki buranın. Siyonistler, Mescidi benzettiler hapishaneye, insanları tek tek aldılar içeriye. İstedikleri zaman izin verdiler ezan-ı muhammediye.

Beyrut kasabı katil Şaron, 2000’de ilk baskını yaptığında mübarek hareme, Müslümanlar hep birden ayaklandı başladı intifada. Kahraman Filistinli taşla karşı koydu tanklara. Onların yegane dayanağı Allahü Teala’ydı. Canları pahasına korudular Mescid-i Aksa’yı.

BEN MESCİD-İ AKSA!

Şimdi de devamlı yapılan baskınlarla, benim mekanımı ve zamanımı bölmektir maksatları. Mübarek Ramazan’da her sene artar saldırıları. Böylece test edilir Müslümanların sabırları. Film seyreder gibi, rahat koltuğuna gömülüp ah vah diyerek, arada bir Siyoniste küfrederek Kudüs’ü kurtaracaklarını zanneden zavallılar! Bu yolda sıkıntı var, fedakarlık var, hapis var, ölmek var. Haydi bakalım, kendine gel, ayağa kalk, cihad et, Allah’a yalvar.

BEN MESCİD-İ AKSA!

Kudüs’te, Gazze’de, Batı Şeria’da, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, gençler ölüyor. Onlar “Direndiler, ileri atıldılar ve kaçmadılar” Ey “Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?” Yok mu tekerlekli sandalyede bu sözleri haykıran Şeyh Ahmed Yasin’den ibret alacak.

Katil işgalcileri tedirgin etti derinden. Yaşlı, felçli bedeniyle oturduğu yerden. Sekiz buçuk sene işgal hapishanelerinde yaptıkları zulümler yetmedi. Onun nefes almasına bile tahammül edemediler. Helikopterlerle, füzelerle üstüne geldiler. O en yüce şehadet mertebesini kazandı. Geriye sadece bize sitemleri kaldı.

BEN MESCİD-İ AKSA!

Garip ve kimsesiz kaldım öz yurdumda, ah Kudüs ah! Neredesin ya Ömer bin Hattab (r.a.), ey Ebu Ubeyde bin Cerrah? Yüce Peygamberin (s.a.v.) ayak bastığı mübarek mekanlar çiğnendi, kirlendi. Mescidlerimde secde edenler, itildi, kakıldı, tekmelendi! Neredesin ey Selahaddin Eyyubi, nerede o muazzam İslam ordusu, nereye gizlendi?

Tekrar gelirsen eğer mescidime, 12 bin yerine 120 bin kandil yakarım sana ey harameyn-i şerifeynin hadimi. İslam Âlemini fitnelerden temizleyen, Osmanlı’nın Yavuz Selim’i. Neredesin, payitahtta oturup üç kıtaya hükmeden Sultan Süleyman? Yaptırdığın surlar aşıldı, Siyonistler tarafından.

Neredesin, Filistin’in bir karış toprağını dahi Yahudiye kaptırmayan Sultan Abdülhamid Han? Müslümanlar zor durumda ey Sultan-ı cennet mekan. Ceddinin 400 sene himaye ettiği mukaddes beldeler, sen gittikten sonra edildi talan.

Nerdesiniz ey Müslümanlar? Duydum ki sayınız artmış ama eksilmiş cesaretiniz. Dünyayı güzel gösterip aldatmış sizi nefisleriniz. Haydi uyanın artık, siz uyuyan ümmet değilsiniz. Rehberiniz olsun iman kuvvetiniz!

BEN MESCİD-İ AKSA!

Sizleri bekliyorum gece gündüz, her hafta! Gelin mescidlerimde namaz kılın mutlaka. Gelemeyenler de yardım etsin, buraya. Bir avuç Kudüslünün, Filistinlinin değil, bütün Müslümanlarındır bu dava! Oku, öğren, bilinçlen, sonra anlat bütün dünyaya.

Kaynak: Haber Vakti